Değerli okuyucularım
Zekât, Din-i Mübin-i İslam’ın üzerine bina edildiği beş temel esastan biridir. Yerine getirilmesi Allah tarafından kesin bir şekilde emredilen farz bir ibadettir. Dinen zengin sayılanların yılda bir defa mallarının belirli bir kısmını ihtiyaç sahipleriyle paylaşması, vazgeçilmez bir sorumluluktur.
Zekât mali bir ibadettir ve Rabbimizin verdiği bunca nimete karşı bir şükür ifadesidir. Zekât, servetin bir kenarda birikip âtıl hale gelmesine engel olur. Kardeşlik duygularını pekiştirerek zenginle fakir arasında sevgi ve güven tesis eder. Başta cimrilik ve mal hırsı olmak üzere birçok kötü huydan mümini korur. Bir taraftan malı temizlerken diğer taraftan müminin kalbini arındırır. Verenin de alanın da hayatına bereket olur. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de “Onların mallarından zekât al, bununla onları temizlersin, arıtıp yüceltirsin”buyurulmaktadır. Bu emrin muhatabı olan Peygamber Efendimiz (s.a.s) ise bizlere “Sadaka vererek hastalarınız için Allah’tan şifa isteyin, zekât vererek de mallarınızı korumaya alın.” talimatında bulunmuştur.
Değerli Okurlarım
Fıtır sadakası ise insan olarak saygın yaratılmanın, ömrün en kazançlı dönemleri olan Ramazan günlerine erişmenin ve nihayet bayrama ulaşmanın şükrüdür. Ramazan’ın sonunu gören her Müslüman, kendisi ve bakmakla yükümlü olduğu ailesi için belirli bir miktar yardımı bayramdan önce ihtiyaç sahiplerine ulaştırmalıdır. Böylelikle gecesiyle gündüzüyle insanı ibadete davet eden mübarek Ramazan ayını iyilikle sonlandırmış olur. Fıtır sadakası, ihtiyaç sahiplerinin bayrama hazırlanmasına, bayramın huzuruna ve neşesine ortak olmasına vesiledir.
Kıymetli Okurlarım
Bir toplumda farklı maddi imkânlara sahip insanların bir arada yaşaması gayet tabii bir durumdur. Bu farklılığın uçuruma dönüşmemesi, zenginin yoksulu gözetmesiyle mümkündür. Malında fakirin hakkı olduğunu idrak edemeyen zengin, bu hakkı sahibine teslim etmedikçe ziyandadır. Zekâtı ve fıtır sadakasını ihmal etmek günahtır, büyük bir vebaldir. Cenâb-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’de müminleri şöyle uyarmaktadır: “Ey iman edenler! Alım satım, dostluk ve aracılığın olmadığı bir gün gelip çatmadan önce Allah’ın size verdiklerinden O’nun için harcayın…”
Kardeşliğimizi zekât ve fıtır sadakası ile bereketlendirelim. Hayatımızın her anında olduğu gibi, bu Ramazanda da hayır ve hasenatın öncüsü olalım. Bayram sabahına varmadan fitrelerimizi muhtaç kardeşlerimizle buluşturalım. İnfakta bulunurken kimseyi incitmeyelim, gönül kırmayalım. Allah yolunda sevdiğimiz şeylerden infak etmedikçe iyiliğe asla erişemeyeceğimizi unutmayalım.
Kıymetli okurlarım“Kardeşliğimiz Zekâtla Bereketlensin” diyor. Önceki Ramazanlarda olduğu gibi bu Ramazanda da siz hayırsever milletimizin yardımlarını yurtiçi ve yurtdışındaki ihtiyaç sahiplerine ulaştıracağız. Gıda kolilerinizle yetimlerin ve fakirlerin yüzlerini güldüreceksiniz. Binlerce çocuğa bayramlık kıyafet giydireceksiniz. Mülteci ailelere iftar sofraları kuracaksınız. Ülkemizde, ümmet coğrafyasında ve dünyanın dört bir yanında, Allah’ın bizlere emaneti olan ihtiyaç sahiplerinin bayram sabahına mutlu ve huzurlu bir şekilde uyanmasına vesile olacaksınız inşallah.
Yapmış olduğumuz ve yapacağımız bütün yardımların makbul olmasını Rabbimden niyaz ediyorum. Sözlerimi bir âyet-i kerimeyle bitiriyorum: “Namazı kılın, zekâtı verin. Önceden kendiniz için ne hayır yaparsanız Allah katında onu bulursunuz. Şüphesiz Allah yaptıklarınızı eksiksiz görür.”Yüce rabbim yaptığımız ve yapacağımız tüm hayır ve hasenatlarımızı kabul etsin ve cümlemizi her türlü bela afet ve hastalıklardan korusun.Unutmayalım ki giden zaman değil ömrümüz gidiyor.
Veysel Derindağ