Malatya İnönü Üniversitesi Rektör adayı Prof. Dr. Cafer Özkul, iftarda gazetecilerle Avşar Otel’de bir araya geldi. Eşi Çağlayan Özkul’la birlikte gazetecilerle iftar açan Prof. Dr. Cafer Özkul, açıklamalarda da bulunup şunları söyledi:”İnönü Üniversitesi, üç eksende aşamalı olarak “mükemmeliyet merkezi” olmayı hedeflemeli. Göreve gelirsek bunu sağlayacağız”
Rektör adayı Prof. Dr. Cafer adayı Özkul 600 öğretim üyesi ile görüşme yaptığını ifade edip “Özkul’dan mektup var” dedi ve o mektubu şöyle açıkladı:
Bildiğiniz gibi; yükseköğrenimimi yurtdışı bursluluk sınavlarını kazanarak gittiğim Paris’de tamamladıktan sonra, doktora tez çalışmalarımı ve akademik kariyerimi Rouen Ünivesitesi’nde yaptım. Bu sürecin yirmi yıldan fazlasını sadece AR-GE faaliyetlerine adadım ve daha sonra, kademeli olarak, bölüm başkanlığı, dekanlık, bilimsel araştırma kurulu başkanlığı ve Ar-Ge’den sorumlu rektör yardımcılığı gibi çeşitli görevleri ifa ettim. Akabinde, seçimle, iki dönem art arda dokuz yıl süren bir rektörlük deneyimim oldu. Böylece, hem araştırmacı kimliğimle, hem de en üst düzey üniversite yöneticisi olarak Avrupa’da Türkiye’yi en iyi şekilde temsil edebilme onurunu yaşadım. Rouen Üniversitesi yeni yönetim kurulunun bana layık gördüğü “Rouen Üniversitesi Onursal Rektörü ” unvanı ile sonuçlanan bu başarı hikâyesinin devamını, artık, Mayıs ayı başından bu yana mensubu olduğum İnönü Üniversitesi’nde, sizlerle birlikte, yazmayı arzuluyorum.
İnönü Üniversitesi’ni; Avrupa standartlarına göre kaliteli eğitimin verildiği, bilimsel araştırma ve uygulamaları konusunda ilerlemiş, uluslararası açılımda iddialı, bilimsel özerkliğin, liyakatin ve etik kuralların öncelendiği, içerde huzurlu ve çevresiyle barışık, tam olarak kurumsallaşmış örnek bir üniversiteye dönüştürmek üzere Rektör adayıyım.
Dünyanın her yerinde bütün devlet üniversiteleri misyonlarının aynı, sorunlarının benzer olduğunu biliyorsunuz. Elbette ki, iç ve dış dinamiklere bağlı olarak, ayrıca, kültürel farklılıklar nedeniyle, çözümler farklı olabilecektir. Bu noktada, birikimlerimin ve deneyimimin, kabul edilebilirlik derecesi en yüksek çözümleri üretmede faydalı olacağını belirtmek istiyorum. Bütün enerjimi Üniversitemizi onur duyacağımız saygın bir konuma getirmek için seferber edeceğimden şüpheniz olmasın.
Kariyerimi herhangi bir gruba veya kimseye borçlu değilim. Tek gayem İnönü Üniversitesi’ni hepinizin desteği ve katkısıyla layık olduğu yere taşımaktır. Kimseyle negatif bir alışveriş içerisinde bulunmadığıma göre, kimseyle hesaplaşmak ya da kimseden rövanş almak duygusu içerisinde olmadığım hususunda müsterih olabilirsiniz. Doğal olarak, herkese eşit mesafede olduğum konusunda tereddüt edilemez. Daha önceden edindiğim tecrübeler ve gösterdiğim başarılı icraatlarıma dayanarak, üniversite yönetimi konusunda gelmiş-geçmiş başka birilerini model almaya ihtiyacım olmadığını söyleyebilirim. Çoğunuz, bu konuda, şahsım hakkında yürütülmek istenen “algı yönetimi” çabalarının farkındasınız sanıyorum. Yönetim deneyimi güçlü, sistemin dışından ve kurumsallaşmış demokratik bir ortamdan gelen biri olarak, yakınılan ve değişmesi gereken şeyleri çabucak teşhis ettiğim iddiasındayım. Ahbap ilişkileri içinde olan ve rövanş hırslarıyla hareket edebilecek insanların etkisine açık yaklaşımların tersine, demokratik değerleri özümsemiş profesyonel bir yaklaşımın, gelecekte, huzur ve barış garantisi olacağı görüşündeyim.
Nisan ayı başından bugüne kadar, kendimi sizlere tanıtma ve birçoğunuzla istişarede bulunma fırsatına eriştim. Bu mektup, yaptığımız görüşmelerde sunduğum projeler kadar, ifade ettiğiniz düşünce ve genel beklentilere de yer vermektedir. Önümüzdeki günlerde sizlerle görüşmelerim devam edecek ve daha önce görüşemediğim meslektaşlarıma ulaşmak için elimden geleni yapacağım. Seçilir ve atanırsam, katkılarınızla çeşitlenecek ve zenginleşecek projelere kaynak bulmaktan ve işlerlik kazandırmaktan onur duyacağım.
Bilim ve teknoloji üreten bir bilgi toplumu olmadan, dünyanın ilk on ekonomisi arasına girme şansımız bulunmamaktadır. Bu noktada, en başta üniversitelerimize, özel sektör dâhil, diğer Ar-Ge kurumları ve kuruluşlarımıza büyük sorumluluklar düşmektedir. Çok şükür, Türkiye, en azından bazı alanlarda, taklit ekonomisinden çıkıp, yaratıcılıkta “sınır ekonomi” olmayı başarmaktadır. Bu alanları genişletip, tam anlamıyla artı değer üreten yaratıcı bir ekonomiye geçiş; gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, üniversitelerimizin bütün misyonlarını tam anlamıyla yerine getirmelerini gerektirir.
Yükseköğrenimin bilimsel araştırmadan ayrı düşünülemeyeceğini hepimiz kabul etmekteyiz. Öğrencilerimize sunduğumuz eğitimin kalitesi yanında, bilimsel araştırmaya verdiğim değeri her platformda dile getirmekteyim. Eğer rektörlük görevini yüklenirsem, Ar-Ge ve İnovasyon konusunda İnönü Üniversitesi’nin adından söz edilir bir üniversite olması için elimden geleni yapmaya çalışacağım. Hem donanımlı ve becerikli “dünya insanı” yetiştirebilen kaliteli eğitim konusunda, hem de Ar-Ge ve inovasyon alanlarında, uluslararası açılımın rolünü hepimiz biliyoruz. Uluslararası açılım sayesinde temel sorunlarımızın bazılarına sürdürebilir çözümler bulana kadar, geçici alternatif çözümler bulabiliriz.
Burada bahsettiğimiz misyonların başarılı bir şekilde götürülmesinin anahtarı insan kaynaklarıdır. İnsan kaynaklarından bahsederken, üniversitenin, akademik ve idari personelle öğrencilerden müteşekkil, bir değerler bütünü olduğu gerçeğinden hareket ettiğimi vurgulamalıyım. Böyle olunca, insanlarımızın huzurlu bir ortamda yaşama ve çalışmasından, özlük haklarının öneminden, hizmet içi sürekli eğitimin gerekliliğinden, kampüslerin fizikî şartlarından, güvenliğinden, ulaşım imkânlarından, öğrencilerin yaşam ve barınma şartlarından, şehirle olan ilişkilerden, sanatsal, kültürel ve sportif faaliyetlerden, çalışma şartları ile aile hayatını birlikte götürebilmek için öngörülen iyileştirmelerden söz etmekteyim.
Ancak, “kurumsallaşma” kavramının, görüştüğüm öğretim üyesi arkadaşlarımızın çok büyük çoğunluğunun paylaştığı ve birleştiği sorun olarak öne çıktığını tespit etmekteyim. Sizlerin de takdir edeceği gibi, insan kaynakları ve kurumsallaşma misyonlarımızın başarılı bir şekilde yürütülmesi doğrultusunda tasarlanmalıdır. Bu doğrultuda üstümüze düşeni layıkıyla yapacağız.
İzninizle önce bu misyonlardan ne anladığımı, bunlara yüklediğim içerikleri ve geliştirme perspektiflerini sunduktan sonra, kurumsallaşma ve insan kaynakları konularına geri döneceğim. Bu mektubun çok fazla uzamaması için, önemli bulduğum ve ileride gündem konusu yapacağım konuların bir kısmını özetlemek zorunda olduğumu belirtmek isterim.
Kurumsallaşma ve kalite yakalamanın öne çıktığı proje ve görüşlerimi aşağıdaki sırayla sunmak istiyorum.
1-Ar-Ge, inovasyon ve transfer
2- Yükseköğrenim ve eğitimde kalite
3- Uluslararası açılım
4- Üniversite, yerel yönetimler, iş dünyası ve sivil toplum kuruluşları ile işbirliği
5- Kampüs içinde ve dışında öğrenci yaşam koşulları
6-Yönetim anlayışı ve kurumsallaşma
7- İnsan kaynakları, idarî ve teknik birimlerin modernizasyonu
8- Yeşil, akıllı ve güvenli kampüs
9- Kampüste Yaşam, sanat, kültür, spor ve sosyal hayat
10- Sonuç
1- Ar-Ge, İnovasyon ve Transfer
Üniversitemizi liselerden ve diğer öğrenim kurumlarından ayıran bilimsel araştırma ve geliştirmedir (Ar-Ge misyonudur). Ar-Ge çıktılarının (buluşların, inovasyonların ve iyileştirmelerin) sosyal, kültürel ve ekonomik kazanıma dönüşmesi bu misyonun bir parçasıdır. Temel bilim araştırmalarından uygulamalara varan faaliyetler sonucu uluslararası hakemli dergilerde yayınlanan atıf oranı yüksek makaleler ve patentler uluslararası sıralamalarda hesaba katılan en önemli değerlendirme kriterlerdir. Bu nedenle İnönü Üniversitesi’nin köklü bir yeniden yapılanmaya gitmesi gerektiğini düşünüyorum. Uzmanlaşmış küçük üniversiteyi tercih edenlerin tersine, ancak, çok disiplinli büyük ve gelişmiş üniversite olursak uluslararası sıralamalara girebiliriz diye düşünüyorum. Elbette, bu doğrultuda ki, yeniden yapılanma ortak akılın eseri olmalıdır ve Üniversitemiz bileşenleri arasında dayanışmayı gerektirir. Bu bağlamda birkaç öneri getirmek mümkündür. Bu öneriler üç büyük alanın her birini ilgilendirmektedir:
- a) Tıp bilimleri ve sağlık sektörüne uygulanabilir bilimler
- b) Fen ve Mühendislik bilimleri
- c) Sosyal bilimler
İnönü Üniversitesi, bu üç eksende aşamalı olarak “mükemmeliyet merkezi” olmayı hedeflemelidir.
Bu sunum; çeşitli alanlar arası geçişe yer vermeyen, keskin çizgilerle ayırma anlamına gelmemelidir. Disiplinler arası çalışmaları dördüncü öncelikli eksen olarak görmeli ve desteklemeliyiz.
Zaten çok disiplinli büyük üniversite olmanın avantajlarından bir tanesi de, inovasyonları tetikleyen bu çalışmalardır. Burada Fakülteler ve Yüksekokullar üstü bir yaklaşım sergilemek gerektiğini söyleyebilirim. Kaldı ki, İnönü Üniversitesi üst kimliğini benimseme eğitim programlarımızın yenilenmesi ve kalitelerinin artması için de faydalı olur. Genelde, bilişim ve iletişim teknolojilerinin rasyonel yöntemlerle Ar-Ge’ye, pedagojiye ve idarenin modernizasyonuna yansıması da bu üst kimlik anlayışına uygun yatırımları gerektirir. Bu konuya ileride tekrar döneceğim.
Artık bilimsel araştırmalarda sıçramalar yapıp saygınlık kazanmak için kurum olarak büyük yatırımlar yapmak zorundayız. Kişisel çalışmalarla uluslararası görünürlük kazanmanın zorluğunu biliyoruz. Zaten kişiye dönük büyük yatırım imkânımız da yoktur. Ekip çalışmasını teşvik ederek “laboratuvarlaşma” yoluna gitmek modern zamanların genel eğilimi ve gelişmiş ülkelerin de çoktan benimsediği bir yoldur. Bu noktada, ekip çalışmasını teşvik etmenin, bireysel başarıların ödüllendirilmesine ve onların lokomotif rolü oynamalarını desteklemeye engel olmadığını belirtmeliyim. Sonucu önceden kestirilmeyen riskli araştırmalar yapmazsak yeni buluşlara ve gelecek vadeden inovasyonlara imza atamayız. İleride uygulamaları besleyecek olan temel bilim araştırmalarını desteklemek sadece laboratuvar kurmak, araç-gereç ve aletler almak değildir. İnsan kaynakları burada da başarının anahtarıdır. Üniversitemiz, elbette, kendi büyüklüğüne orantılı sayıda kadroyu devletten istemelidir. Öğretim üyeleri yanında, doktora tezi hazırlayan asistanlara, araştırma görevlilerine ve öğrencilere, laboratuvar uzmanlarına, teknisyen ve teknikerlere ihtiyaç vardır. Ancak, her şeyi devletten beklemek durumunda değiliz. Kısa zamanda çok yol almak adına bir fon yapısı oluşturmalıyız ve bu yapıya uygun istihdam mekanizması oluşturmalıyız. Burada yatırımların seçimi konusunda hesaplı olmanın, stratejik ve tutarlı kararlar almanın gerekliliğini görüyoruz.
Sözünü ettiğimiz temel bilimsel araştırma laboratuvarları döner sermaye girdisi sağlayan ölçme ve analiz merkezlerinin tamamlayıcısı ve besleyicisi olarak görülebilir.
Üniversitemizin Ar-Ge stratejilerinin konuşulup, tartışılıp karara bağlandığı farklı disiplinleri temsil eden öğretim üyesi araştırmacılardan oluşacak bir “Ar-Ge Üst Kurulu” kurmalıyız.
Döner sermayesi az olan Sosyal Bilimleri desteklemek amacıyla bir Sanat, Kültür ve Sosyal Bilimler Vakfı kurmayı, bunun yanında bir Sanat Tarihi Kürsüsü açmayı düşünüyorum. Bu kürsü sadece öğretim üyesi kadrosu açmakla yetinmeyip, aktif bir eğitim ve araştırma ekibi kurmayı hedefleyecektir.
Fen ve Mühendislik Bilimleri araştırmalarını desteklemek üzere TÜBİTAK destekleri ve endüstriyel kuruluşlar ve işadamlarının bağışları ile ayrı bir fonlama yoluna gidilecektir.
Bilişim ve iletişim teknolojilerinin Ar-Ge’ye yansıması için gayret gösterecek olup, Üniversitemizde özellikle sosyal bilimlerde ihmal edilen bir alana, dijital veri tabanlarının kullanımına da ağırlık vereceğiz. Dijital teknolojilerle sosyal bilimlerin birlikte çalıştığı disiplinler arası çalışmalara yoğunlaşacağız.
Öğretim üyelerinin Ar-Ge ile öğretim ve eğitim misyonlarına odaklanmalarını kolaylaştırmak ve çıktılarımızı Malatya ekonomisine kazandırmak amacıyla bir “Ar-Ge, İnovasyon ve Transfer Dairesi” kurmalıyız. Bu daire kapsamında bir “BAP Ofisi” ve bir “AB Projeler Ofisi” teşkil etmeliyiz. Amacımız öğretim üyelerine hukukî, idari ve teknik destek vererek, onların yüklerini hafifletmek, böylece, esas görevleri olan Ar-Ge faaliyetlerine ve pedagojik yeniliklere daha çok zaman ayırabilme ortamını yaratmaktır.
Hakemli uluslararası dergilerde yayın yapmak için İngilizcesi yetersiz öğretim üyelerine İngilizce dersleri düzenlenecek ve ayrıca tercüme hizmetleri vereceğiz. İngilizce derslerini “hizmet içi sürekli eğitim fonu” kapsamına alacağız. Uluslararası kongrelerde düzgün telaffuzlu ve akıcı sunum hazırlanmasına destek sağlayacağız.
Yurtiçi ve yurtdışı kongrelere katılma desteklerinin yetersizliği en çok sorgulanan ve yakınılan konular arasında gelmektedir. Makul çözümler bulmak için, kriterler ve ayrılacak bütçe yeniden gözden geçirilecektir.
Sıkça dile getirilen başka bir sorun, BAP değerlendirmelerinin objektifliği ve şeffaflığıdır. Çok önemli bulduğum bu konuda Proje Değerlendirme Grupları ve BAP Üst Kurulunun işleyiş şekilleri ve uygulanan kriterler gözden geçirilip çoğunluğun kabulleneceği çözümler üretilmelidir. Değerlendirmeler disiplinlerin işleyiş normları göz önüne alınarak, Ar-Ge Üst Kurulu’nun belirlediği yıllık strateji ve önceliklere göre yapılmalıdır.
Doktora tezi yapan araştırma görevlileri Ar-Ge’nin taze kanını teşkil ederler. Ben yurtdışında uzun süre sözleşmeli olarak çalıştım. Yarınını göremeden çalışmanın ne olduğunu en iyi bilenlerdenim. Onların sorunlarını çözmek konusunda çok duyarlı olacağımı belirtmeliyim. Ayrıca, Üniversitemizde doktora tezi hazırlamak isteyen yetenekli insan sayısını artırma çabası içinde olacağımın altını çiziyorum. Bu konuda, uluslararası ilişkiler ağımızı seferber etmek dâhil çeşitli çözüm yolları arayacağım.
Teknokent, Üniversite ile iş dünyasının işbirliğini simgeleyen Ar-Ge firmalarını avantajlı koşullarda barındırmak yanında, Üniversitemizin Ar-Ge faaliyetlerine dayalı patentler ve hizmetleri “start-up” tipi firmalara çeviren girişimcileri, özellikle istihdam potansiyeli olanları daha çok desteklemelidir. Bu doğrultuda, yerel yönetimler ve iş dünyasının desteğini alarak güçlendirilen “Kuluçka Merkezi”, doktora tezi çıktılarını değerlendirmek üzere kendi işini kurmak isteyen öğrencilere veya diplomalı ama sabit işi olmayan gençlere, pozitif ayırımcılık yapabilmelidir. Bu da Teknokent’in canlanmasını ve yeni istihdam alanı yaratmasını sağlayacaktır. “Ar-Ge, İnovasyon ve Transfer Dairesi” ile “Kuluçka Merkezi” ve genelde, Teknokent “girişimciliği” tetikleyen ve destekleyen etkinliklerde bulunmalıdır.
Laboratuvarda ekip çalışmasını öne çıkaran yatırımlar olsaydı, her alanda, hele ders yükü az olan fakültelerdeki öğretim üyelerimizin temel bilimsel araştırmaları sayesinde İnönü Üniversitesi sıralamalarda daha iyi bir yerde olabilirdi. Zaten, bu durumu avantaja çevirmek için temel bilimlerde araştırma laboratuvarları kurmayı ve doktora tezi hazırlayan öğrenci sayısını artırmayı hedefliyorum. Bu doğrultuda emek sarf etmek isteyen ve proje üreten öğretim üyelerini ve ekipleri destekleyeceğim.
Üniversitemizin ve kentimizin markası haline gelen Turgut Özal Tıp Merkezi’nin çok yönlü gelişmesine hız verirken, bilişim teknolojileri ve sağlık alanındaki yenilikleri, tıp ve sağlık alanındaki öğretim elemanları, araştırmacı, uzman ve öğrencilerin yararlanmasına sunma noktasında yoğun çaba göstereceğiz. Başta karaciğer nakli olmak üzere, birçok alanda kaydedilmiş ivmeyi bir üst merhaleye taşımak, başta 2016 Yatırım Programı’na alınan Turgut Özal Tıp Merkezi Onkoloji Hastanesi projesini layıkıyla sonlandırmak ve kardiyoloji gibi yeni transplantasyon uygulamalarını Tıp Merkezi’mizde hayata geçirmek için gerekli ortamı sağlamak amacıyla üstümüze düşen vazifeyi canla başla yerine getireceğiz.
Uluslararası sıralamalarda yükselmemiz konusunda, İnönü Üniversitesi filosunun amiral gemisi olan Tıp Fakültesinin Ar-Ge’ye mutlaka daha çok önem vermesi gerekmektedir. Kaldı ki, sağlık sektörü Ar-Ge faaliyetleri sadece Tıp Fakültesinin işi değildir. Sağlık Bilimleri, Diş Hekimliği ve Eczacılık Fakülteleri yanında Fen ve Edebiyat Fakültesi ile Mühendislik Fakültesinin ilgili bölümleri de bu alanda aktif rol alabilirler. Böylece, yenilikçi bir sağlık sektörü oluşmasına doğru ilk adımları atarsak, geleceğe daha geniş bir vizyon ile bakabiliriz. İleride, İnönü Üniversitesi, TÜBİTAK ile ortak, akreditasyonlu laboratuvarların faaliyet gösterdiği bir “T.C. Malatya Sağlık Mükemmeliyet Merkezi” oluşturabilir ve Malatya’da yeni bir ekonomik sektör doğuşuna öncülük edebilir. Böylece medikal teknolojileri üreten ve onaran şirketlerden, ilgili yazılımları geliştiren ve laboratuvarlarımızın bulacakları tedavi veya teşhiste kullanılabilecek molekülleri ilaca çeviren firmalardan oluşacak geniş yelpazede bir istihdam alanı oluşmasının alt yapısı hazırlanabilir. Sağlık turizmi de bu sektörün bir parçası olabilir. Uluslararası açılım bölümünde bu konu daha detaylı işlenecektir.
Sağlık bilimlerine bu kadar önem verirken; beşeri bilimlere, mühendislik bilimlerine ve temel fen bilimlere önem vermeyi ihmal etmeyeceğimizi tekrarlıyorum.
Malatya’nın markası kayısının büyük paydasını teşkil ettiği gıda endüstrisi ile tekstil sektörü, ayrıca bütün bu sektörlerin hepsinin tetiklediği hizmet sektörü ve lojistik, üniversitenin yenilikçi Ar-Ge faaliyetleriyle desteklenmelidir. Bu sadece teknik alanlara odaklı değil, çeşitli sosyal bilimlerin ortaya koyduğu bilgi ve inovasyonların yeni tasarımlar ve organizasyonlara dönüşmesini de içerir.
Yasaların öngördüğü üç Rektör Yardımcısından biri Ar-Ge, İnovasyon ve Transfer projelerinin koordinasyonundan sorumlu olacaktır.
2- Yükseköğrenim ve Eğitimde Kalite
Öğrenci odaklı bir eğitim yaklaşımı benimseyerek, yükseköğrenimin seviyesinden taviz vermeden, diploma vereceğimiz öğrencilerin istihdam edilebilirliğini hedefleyerek programlarımızı güncelleştirmeliyiz. Bilindiği gibi, Bologna süreci çerçevesinde, her öğrencinin, yılda, en az 1500 saat emek vermesi öngörülüyor. Bu çalışma süresinin yaklaşık %40 oranı sınıfta ders dinlemeye, deney ve uygulama yapmaya ayrılacağı düşünülürse, her öğrencinin kişisel olarak yaklaşık 900 saat çalışması gerektiği ortaya çıkar. Her bölümün kendine has pedagojik işleyişini gözeterek, öğrencilerin kişisel çalışma motivasyonları ve metotları konusunda düşünmek gerekir. Bu çerçevede, yetenekli yüksek lisans öğrencilerinin zayıf öğrencilere antrenörlük (coaching) yapması gibi çözümler denenebilir.
Fen bilimleri ve mühendisliklerde, ayrıca sosyal bilimlerin bazılarında deney dersleri; hem teoriden uygulamaya geçiş, hem de profesyonel beceri elde etme açısından önemlidir. İlgili her bölümde, öğrencilerin kendilerinin doğrudan ve dokunarak yaptığı deney imkânları sağlanmalıdır. Asistanın yaptığı ve öğrencinin seyirci kaldığı deney derslerinden kaçınmak gerekir. Hem deney araçları hem de yer sorunları giderilerek, eksik olan deney laboratuvarları ve atölyelerini kurarak, deney derslerini pedagojik ve profesyonel amaçlara uygun yürütmeyi sağlamalıyız. Malatya’nın ekonomik ve endüstriyel yapısı nedeniyle her bölümde, her öğrenciye staj yaptırma olanağı olmayabilir. Bu durumlarda alternatif çözümler aranmalıdır. Örneğin, endüstride kullanılan alet ve makineleri üniversite deney laboratuvarlarına yerleştirip, öğrencilerin, onları, doğrudan kullanarak öğrenmesini sağlamalıyız. Bu da, üniversite ile endüstri arasındaki ilişkileri sadece şehir sınırları içinde değil, bölge ve hatta Türkiye ölçeğinde geliştirmekle mümkün olur.
Öğrencilerinin staj bulma ve mezunlarının iş bulma sorunlarına duyarlı bir Üniversite olarak bir “Meslekî Hazırlık, Staj ve İstihdam Ofisi” oluşturacağız. Staj veya istihdam için başvuru mektubu yazılması ve iyi bir CV sunumu gibi konular yanında sanal (online) ortamda bir CV bankası oluşturma, staj ve son sınıf öğrencilerini ilgilendirebilecek istihdam tekliflerini toplama, bu ofisin görevi olacaktır. Ülkemizde ve bölgemizdeki istihdam sorununun büyüklüğünü biliyoruz. “Girişimcilik” teşvik edilmeli, bazı fakültelerimizde verilen “girişimcilik dersleri” yaygınlaştırılmalıdır.
Öğrencilerin sosyal sorumluluk projelerine katılmasını teşvik etmek için, bu projelere katılarak geliştirdikleri becerileri değerlendirmek gerekir. Bunun bir yolu, bu becerileri, Bologna sürecinde ön görülen “Diploma Eki” üzerine kaydetmektir. Bu doğrultuda, diploma eki uygulamasına geçilecektir.
İş bulmada, en az bir yabancı dil bilmenin ve istihdam alanlarıyla ilgili bilgisayar ve otomasyon sistemlerini aktif bir şekilde kullanabilecek donanıma sahip olmanın önemini bilinmektedir. Bütün öğrenim ve eğitim programları bu hususları dikkate almalıdır.
Bütün dünyanın dijital ekonomiye odaklandığı bir dönemdeyiz. Gençlerin dijital teknolojilere olan yatkınlığı ve ilgilerinin hepimiz farkındayız. Buradan hareketle, bilişim ve iletişim teknolojilerinin pedagojiye yansıması konusunda ısrarlı olmalıyız. Bu konuda üniversite bir teşvik fonu oluşturmalı, çok disiplinli pedagoji çalıştayları düzenleyerek çözümler üretmeli, gerekli ekipman ve finans kaynağını sağlamalıdır. Üniversite bilişim ve iletişim teknolojileri yardımıyla
derslerini zenginleştirmek, bilgisayar ortamında animasyon yaparak çekici kılmak isteyen öğretim üyeleri ve görevlilerine gereken desteği vermelidir. Özellikle yarının öğretmenleri olacak öğrencilerimizi sadece teknoloji kullanıcı değil, “içerik üretici” olarak da yetiştirmeliyiz. Milli Eğitim ile işbirliği yaparak, okullarda var olan teknolojik imkânları içerik konusunda daha zengin, kullanım açısından daha verimli kılacak, yazılımlar geliştirmek iyi bir uygulama olabilir.
Bilişim ve iletişim teknolojilerinin Ar-Ge ve İnovasyon faaliyetlerine, pedagojiye ve genelde eğitimin kalitesine yansımasında ısrarlı olduğumuzu belirttik. Bu amaçla yapılacak projelerin koordinasyonunu üstlenecek ve takipçisi olacak bir danışman atanacaktır.
Var olan deney laboratuvarları ve atölyelerinin geliştirilmesi yanında, yenilerinin kurulması teknik personel ihtiyacı doğuracaktır. Bu konudaki eksiklerimizin bir kısmını yeni istihdamla, bir kısmını da var olan personeli eğiterek gidermeye çalışmalıyız.
Eğitim kalitesini yükseltip, akreditasyonlu programlar sayısını artırarak, uluslararası yükseköğrenim ilişkilerinde daha aktif olabiliriz. Hem öğrenci değişimini artırır, hem de çifte (double) diploma geliştirme yoluna gidebiliriz. Bu konuda, sadece Fransız üniversiteleri ile ilişkilerimden değil, diğer Avrupa, ABD, Kuzey Afrika, Asya ve Orta Doğu ülkeleri ile olan ilişkiler ağımdan yararlanabiliriz. Göndereceğimiz öğrencilere yoğun yabancı dil hazırlığı, misafir edeceğimiz yabancı öğrencilere de Türkçe öğrenme imkânlarını yaratmalıyız. Tamamı veya hatırı sayılır oranda (> % 50) İngilizce akreditasyonlu programlar geliştirmek Üniversitemizi daha cazip hale getirecektir.
Nasıl Ar-Ge faaliyetlerinde disiplinler arası çalışmalara önem veriyorsak, yükseköğrenimde de fakülteler arası işbirliğini teşvik etmemiz gerekir. Önce bu konuda istekli olanlardan başlayarak, üniversitenin çeşitli birimleri arasında işbirliği kültürünü yaymalıyız.
Nitelikli ve donanımlı akademisyenler ve araştırmacılar yetiştirmek, yapılacak uluslararası açılımlarla yurtdışından doktora öğrencisi çekmek ve uluslararası alanda işbirliğini geliştirmek için “Yüksek Doktora Enstitüleri” kurmayı tasarlamalıyız. Bu enstitüler; seminerler, yabancı dil, fikrî mülkiyet, iş hukuku ve işletme ekonomisi gibi dersler vererek, doktora tezi hazırlayan öğrencilere, doktora konusu dışında, iş hayatlarında gerekli donanımları kazandırırlar.
Üç Rektör Yardımcısından biri, Ar-Ge gibi temel misyonumuz olan yükseköğrenim faaliyetlerinin koordinasyonundan, akreditasyon projelerinin takibinden, öğrenci işleri ve öğrenci yaşamına yönelik hizmetlerin işlerliğinden sorumlu olacaktır.
3- Uluslararası Açılım
Artık, uluslararası akademik ilişkiler her ülkenin kültürel bir etkileşim aracı, diplomasinin bir parçasıdır. Küresel ekonominin gereği bir rekabet alanıdır. Bu alanda görünürlük; üniversitelerin gelişmişliğinin bir göstergesi, Ar-Ge faaliyetleri ve yükseköğrenim kalitesinin ölçütüdür. Hangi açıdan bakılırsa bakılsın, akademik ilişkilerle uluslararası açılım çok önemli bir hedeftir. İnönü Üniversitesi değerli öğretim üyelerinin kendileri ve araştırma görevlileri adına dile getirdikleri uluslararası kongrelere katılım desteği belli koşullarda artırılacaktır. Ar-Ge, İnovasyon ve Transfer konulu birinci bölümde belirttiğim; kongrelere katılma hazırlıkları, İngilizce yayınlar ve uluslararası personel dolaşımını kolaylaştırma amaçlı İngilizce dersleri konusunu burada detayları ile tekrar etmeyeceğim.
Özellikle Yardımcı Doçent ve Doçent arkadaşların yurtdışı deneyimi arzularının baskın olduğunu tespit ettim. Yurtdışı deneyiminin kariyer ilerlemesine katkısı bilinmektedir. Ayrıca, kişisel yabancı dil kazanımlarının uluslararası hakemli dergilerde yayın oranını yükselteceği, yabancı ülkelerde edinilecek bilgi ve becerilerin geri dönüşte hem Ar-Ge faaliyetlerine, hem de eğitime yansıyacağı hesaba katılırsa, bu isteklerin mümkün olduğunca karşılanması İnönü Üniversitesi’nin yararına olacaktır. Bu doğrultuda ek kaynak yaratılacaktır.
Ar-Ge ve Inovasyon’da uluslararası açılımın somut kanıtı yurtdışı ortaklarla birlikte yapılan projeler ve yayınlardır. Yabancı akademisyenlerle birlikte çalışma ortamı yaratma amacıyla, ikili anlaşmalar çerçevesinde Üniversitemiz önemli sayıda davetli yabancı öğretim üyesi (visiting professor) pozisyonu yaratmalıdır. Karşılığında bizim öğretim üyelerimiz paydaş üniversiteler tarafından davet edilecektir.
Kaldı ki yurtdışı deneyimli öğretim üyeleri sayesinde üniversitelerarası anlaşmaların işlevi artar. Ortak Ar-Ge projeleri hazırlamak, çifte danışman denetiminde doktora tezi imkânı yaratmak, lisans ve yüksek lisans diplomalarının denkliklerinin karşılıklı olarak tanınmasını sağlamak kolaylaşır. Öğrenci değişim hareketliliğini teşvik eder. İki diplomalı eğitim programları bile düşünebilir. Yabancı dilde eğitim programları geliştirme ortamı yaratılırsa, yabancı öğrenci çekme şansı artar. Temel fen bilimlerinde yüksek lisans ve doktora tezi yapacak iyi öğrenci bulamama sancısı, bir ölçüde, gelecek yabancı öğrenciler sayesinde azalır.
Fransa üniversiteleri ile yakın ilişkilerim biliniyor. Şu sıralar, YÖK ile Fransa Dışişleri Bakanlığı arasında bir Akademik İlişkiler Anlaşması imzalanması söz konusu. İmzalanırsa, bu anlaşmanın öngördüğü Yürütme Komitesi üyesi olacağım. Şüphesiz benim bu pozisyonum İnönü Üniversitesi’nin lehine olacaktır.
Diğer Avrupa (İtalya, İspanya, İngiltere) üniversitelerinin bazıları ve ABD’de Cleveland, Nebraska, Saint Lawrence Üniversiteleri ile sağlam bağlantılarım ve yoğun ilişkilerim bulunmakta. Çin (Ningbo, Shanghai, Xi’an Üniversiteleri), Vietnam (Hanoi Sosyal Bilimler Akademisi ve Hanoi Uluslararası Ticaret) üniversiteleri ile güçlü dostluklar kurdum. Ayrıca, Azerbaycan (Bakü, Gence Üniversiteleri), Kuzey Afrika ülkeleri (Fas, Tunus, Cezayir, Mısır), Körfez ülkeleri (Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Oman), Ortadoğu ülkelerinin (Ürdün, Suudi Arabistan) üniversiteleriyle işbirliği yaptım. Sudi Arabistan’da Ha’il şehrinde bir Tıp Fakültesi kurmaya, başkent Riyad’da dört fen bilimleri bölümü açmaya öncülük ettim. Bu coğrafyadaki yoğun akademik faaliyetlerim sayesinde Fransa ve Sudi Arabistan akademik ilişkiler koordinatörlüğünü yaptım. Arka arkaya altı yıl Sudi Arabistan Yüksek Öğrenim Bakanı’nın davetlisi olarak Riyad Uluslararası Yükseköğrenim Fuarına katıldım. Üniversiteler ve diplomatlar nezdinde kurduğum bütün bu bağlantıların, İnönü Üniversitesinin uluslararası açılımına çok yararlı olacağını düşünüyorum. Körfez Ülkeleri ve Sudi Arabistan’ın Tıp eğitiminden, hastanelerin yapımı ve işleyişine kadar birçok alanda büyük ihtiyaçları bulunmaktadır. Bu sektör, aynı zamanda ABD, Çin ve Avrupa’nın rekabet ettiği büyük bir pazardır. Türkiye niçin bu pazardan payını almasın? Bir profesörümüzün dediği gibi “niçin bir asır önce terk etmek zorunda kaldığımız bu zengin coğrafyaya bilgimiz ve teknolojik becerilerimizle geri dönmeyelim?” Turgut Özal Tıp Merkezi ve İnönü Üniversitesi’nin sağlık sektöründeki performansları sayesinde bunu başaramaz mıyız? Ya da bu coğrafyanın insanlarını sağlık turizmi veya tıp eğitimi için Malatya’ya çekemez miyiz? Ben bu konuda istekli olan ekipleri ve projelerini desteklemeye hazırım.
Yine sadece öğrencilerimiz değil, öğretim üyelerimiz ve diğer personelimiz Erasmus Mundus değişim programlarından faydalandırılmalıdır. Bu da çok uluslu konsorsiyumlara girmeyi gerektirir. İşe, yakından tanıdığım konsorsiyumlarla başlayabiliriz.
Bu kadar önem verdiğim uluslararası açılımı geliştirmekten, projelerin koordinasyonundan ve takibinden sorumlu bir danışman atamayı düşündüğümü belirtmeliyim: Bu danışmanda, birden fazla dil bilme, iletişiminin ve insan ilişkilerinin iyi olması şartını arayacağım.
4- Üniversite, Yerel Yönetimler, İş Dünyası ve Sivil Toplum Kuruluşları (STK) İşbirliği
2013 yaz aylarında Malatya Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı’nın düzenlediği, “Üniversite, Yerel Yönetimler ve Sanayi İşbirliğinde Malatya Kalkınma Vizyonu” başlıklı panele öncülük ettim. Bu erdemli üçgen görüşünü sahiplenen biri olarak, şehirle bütünleşme yolunda, yerel yönetimlerle ortak projeler geliştirmek için elimden geleni esirgemeyeceğimin altını çiziyorum. Üniversitemiz Malatya’nın ekonomik kalkınmasına öncülük ederken, sosyal, kültürel, sanatsal ve entelektüel hayatına katkıda bulunmalıdır. Bu amaçla, “Toplum İçin Bilim” seminerleri düzenleyeceğiz. Halkın anlayacağı sade dilli bu seminerler, STK üyelerini bilgilendirme amaçlı olabilecek veya yerel yönetimlerin takvimine göre programlanacaktır. Ayrıca, şehrin merkezi bir yerinde, halka açık, bir “Sanat Galerisi” açacağız. Bu galeride, öğretim elemanlarımızın ve öğrencilerimizin (resim, heykel, grafik ve diğer el işi) eserlerini yıl boyu sergileyeceğiz. Kuracağımız “Sanat Tarihi Kürsüsü” takımının katkıları ile Malatya ve çevresinin tarihi eserlerini değerlendirme etkinlikleri düzenlenecektir. Kampüs içinde ve şehirde halka açık konserler düzenleyeceğiz.
Spor etkinlikleri ve animasyonlar düzenleyerek halkımıza üniversite şehri olmanın avantajlarını hissettireceğiz. Şehre tanınmış yerli ve yabancı ünlüleri davet edip konferanslar verdirerek Malatya’nın adını duyuracağız.
Yerel yönetimlerin, devlet kurumlarının, iş dünyasının ve STK’ların üniversiteden beklentilerini dile getirecekleri, bu paydaşların ve Üniversitemiz temsilcilerinin katılacağı “Malatya Üniversite-Toplum İstişare Konseyi” oluşturmayı teklif edeceğiz.
Her yıl “Yükseköğretim Günleri” düzenleyerek Üniversitemizin eğitim imkânlarını ve hazırlanan meslekleri ortaöğretim öğrencilerine ve velilerine tanıtacağız. Tematik etkinlikler (fuar, sergi, yarışma) düzenleyen öğretim üyeleri ve ekipleri desteklenecektir.
Üniversitemizin dış dünyaya tanıtımını etkin hale getirmek amacıyla iletişim “Ajans İletişim” geliştirilmeli, ayrıca bir “Internet TV” gerçekleştirilmelidir. Web sitemiz yeniden tasarlanmalı ve bir İngilizce web sitesi ilave edilmelidir.
Daha önce, “Ar-Ge, İnovasyon ve transfer” ve “Yükseköğrenim ve eğitimde kalite” başlıkları altında, işbirliğinin önemini vurguladım.
Üniversitemizin kamu kuruluşları, yerel yönetimler ve iş dünyası ile ilişkileri “hayat boyu sürekli eğitim” alanında da etkin olmalıdır. Bu paydaşların ihtiyacı olan “personel bilgi ve beceri güncelleşmesine”, ikili veya daha çok ortaklı anlaşmalar çerçevesinde katkıda bulunmalıyız. Bu amaçla online dersler ve üniversite içinde kısa süren programlar düzenlenmelidir.
Sürekli eğitim ihtiyacı sağlık sektörü içinde geçerlidir. Kuracağımız “Sağlık Simülasyon Merkezi” hem kendi öğrencilerimiz ve personelimizin, hem de özel sektörde çalışan veya yurtdışından gelecek sağlık personelinin hizmetine sunulabilir.
T.C. hükümetlerinin, son yıllarda aldığı kararla, Sanayi Bölgelerine kurulacak Meslek Yüksek Okullarına (MYO) verdiği desteklerden hareketle; Üniversitemiz, Malatya Organize Sanayi Bölgesi’nde tahsis edilen 30 dönüm arazi üzerinde, sadece teknik programlar içeren bir MYO kuracaktır. Bu proje, üniversite-sanayi işbirliğine verdiğimiz önemin yepyeni bir örneğidir.
5- Kampüs İçinde ve Dışında Öğrenci Yaşam Koşulları
Her ne kadar üniversitelerin öğrenciler sayesinde ve öğrenciler için var olduğu söylense de, onların kampüs içinde ve dışındaki yaşam koşulları en az dile getirilen hususlar arasında yer almaktadır. Oysa bu koşullar, yükseköğrenimde başarıyı etkileyen başat faktörlerdendir. Kaldı ki öğrencilerin sanatsal yeteneklerinin gelişmesi, kültürel ve sportif faaliyetlere katılmaları, sosyal sorumluluk projelerini üstlenmeleri onların kişiliklerinin oluşmasına, hayatta başarılı olmalarını hazırlayan bilgi ve becerilerinin gelişmesine yardımcı olur. Bu anlamda, öğrencilerin çeşitli etkinliklerde aktif rol almalarını ve proje üretmelerini desteklemek ve takip etmek amacıyla bir “Sosyal Sorumluluk Projeler Ofisi” kuracağız. Elbette ki, akademik personelimizin bu konudaki katkılarının önemi yadsınamaz. Başarılı projeler ve bu çerçevede kazanılan beceriler daha önce bahsettiğimiz “diploma eki” kapsamında değerlendirilmelidir. Öğrencilerimizin beslenme ve barınma sorunları, başlı başına her zaman güncelliğini koruyan sorunlar arasında yer almaktadır. Üniversitemiz bu alanda yardımlarını esirgemeyecektir. Yurtlarda yer bulamayanlar veya yurtlarda barınmak istemeyenler için, ev sahipleri ile öğrenciler arasında güvensizlik problemine, belli koşullarda “Kefil Üniversite” çözümü üzerinde çalışacağız.
6- Yönetim Anlayışı ve Kurumsallaşma
Rektör olmak “önce sorumlu olmak, sonra yetkiyi ölçülü kullanmaktır” prensibinden hareketle, bütün sorumlulukları yükleneceğim ama yetkileri paylaşacağım. Birlikte çalışacağım ekip üyelerinin kendi alanlarında ve görevlendirildiği konularda saygın, herkesle barışık, iletişimde becerikli, takım ruhunu ve şeffaflığı şiar edinen insanlar olmasına dikkat edeceğim. Her konuda olduğu gibi bu konuda da profesyonel bir yaklaşım sergileyeceğim. Bu konudaki kriterlerim belli. Bu kriterleri, disiplin alanları (sağlık, fen ve mühendislik, sosyal bilimler) arasındaki dengeleri gözeterek uygulayacağım. Daha önceki rektörlük deneyimimde uyguladığım “bir insan, bir görev” kuralına sadık kalarak görevleri dağıtacağım ve ayrıca, ihtiyaca göre yeni görev alanları da açacağım için yeni ve büyük bir ekip kurmayı planlamaktayım. “Bir insan, bir görev” ve “liyakate göre atama” prensiplerinin üniversitenin bütün birimlerinde; fakülte, enstitü, yüksekokul ve anabilim dallarında uygulanmasına titizlikle dikkat edeceğim. Öğretim üyesi atamaları başta olmak üzere, bütün projeler ve kararlar anabilim dallarından fakültelere ve en sonunda, Üniversite Yönetim Kurulu’na varan bir istişare mekanizmasından geçerek olgunlaştırılacaktır. Üniversite Yönetim Kurulu’nun ve Rektörün görevi, gelen istekleri, projeleri ve teklifleri inceleyerek hakemlik yapıp, şeffaflık içinde öncelikleri tespit etmek olacaktır. Bütün birimler ve kurullar belli tüzükler içinde aksamadan işleyiş kazanacaktır.
7- İnsan Kaynakları, İdari ve Teknik Birimlerin Modernizasyonu
Üretkenlik potansiyelimizi artırma sorumluluğunun bilincindeyim. Bu konuda teşvik edici olacağım ve herkesi kazanmaya çalışacağım. İnönü Üniversitesini ülkemiz ve dünya üniversite
sıralamalarında görünür kılma hedefi, azimli ve tutarlı olmayı gerektirir. Bu hedefe ulaşma yolunda katkıda bulunmak isteyen hiçbir kimseyi küstürme veya dışlama lüksümüzün kesinlikle olmadığını düşünmekteyim. Seçilir ve atanırsam, liyakat ve adalet prensiplerini gözeterek herkesin Rektörü olacağımdan şüphe etmemelisiniz.
Bütün atamaların liyakat kurallarına göre ve şeffaflık içinde ilgili kurulların işletilerek yapılacağını yinelemek istiyorum. Gerekli koşulları taşıyan akademik personelimizin atama işlemlerinin ivedilikle yapılması hususunda gerekli hassasiyeti göstereceğim.
Üniversite idaresi ve organizasyonunun bütün birimlerini gözden geçirip, gereken yeniden yapılanma ve modernizasyon çalışmalarını çağdaş yönetim ilkelerine göre icra edeceğiz. Amacımız, idari ve teknik kadrolar tarafından yapılması gereken işlerin ilgili kadrolara tahsisini sağlayarak ve bu yetki dağılımı mekanizmasını etkin bir şekilde işleterek, öğretim üyelerinin iş yükünün hafifletilmesi ve böylece onlara esas misyonlarına daha fazla vakit ayırma imkânı yaratmaktır. İdari ve teknik kadroların bilgi ve becerilerinin artırılması “hizmet içi sürekli eğitim” programları ile sağlanacaktır. Ayrıca donanımlı yeni kadroların alınması yoluna gidilecektir.
Her alanda vurgulanan araştırma görevlisi sayısı yetersizliğine çözümler üretmekte kararlıyız. Var olan ofisleri daha işler hale getirmek, yeni kurulacak olan ofislerin ihtiyaçlarını karşılamak ve “laboratuvarlaşma” yolunda gerekli Ar-Ge altyapısını hazırlamak üzere “insan kaynakları ve istihdam” konusunu öncelikli gündemler arasına alacağız. Öğrencilere sunulan hizmetlerin kalitesinin iyileşmesi yolunda, gereken idari ve teknik değişiklikler ivedilikle ele alınacaktır. “Hizmet içi sürekli eğitim” için her yıl yeterli bütçe ayırılacaktır. Bugün şikâyet konusu olan ve tıkanmışlık izlenimi veren “öğrenci işleri” hizmetinin modernizasyonu konusu ivedilikle ele alınacaktır.
8- Yeşil ve Güvenli Kampüs
Üniversitemiz güzel bir kampüse sahiptir. Elbette, Turgut Özal Tıp Merkezi Onkoloji Hastanesi yanında, Diş Hekimliği Fakültesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi ve Mühendislik Fakültesi’nin ihtiyaçlarının gerektirdiği yeni yapılar değişiklik getirecektir. Hastanemizin yatak sayısı yetersiz olan bölümlerinin sorunlarına çözüm aranacak, gerekirse büyütme çalışmaları yapılacaktır. Öngörebileceğimiz bu değişiklere rağmen, kampüsümüzün fizikî altyapısının neredeyse tamamlandığını söyleyebiliriz. Artık Ar-Ge ve eğitimde olduğu gibi, niteliğe önem vererek kaliteyi yükseltmeye çalışacağız. Peyzaj düzenlemeleri ile de kampüsü daha da güzelleştireceğiz.
Kampüs içi dolaşım ve ulaşımın daha emniyetli olması ve güvenliğin artırılması önem arz etmektedir. Yerel yönetimlerle işbirliği yaparak, dışardan Turgut Özal Tıp Merkezi’ne ulaşım organizasyonunu yeniden gözden geçirmeli ve üniversite içi ulaşım yeniden düşünülmelidir.
Kampüs içindeki başıboş hayvanlar için de uygun bir yerde toplama ve bakım evi kuracağız.
Enerji israfını önlemeye yönelik çalışmalara da önem vereceğiz. Sulama ihtiyacının bir kısmını karşılamak amacıyla yağmur sularını biriktirme tedbirleri alacağız. Aynı zamanda kampüs içinde Üniversitemizin teknolojik ve pedagojik vitrini olabilecek bir “yenilenebilir enerji parkı” kurulması için gerekli girişimlerde bulunacağız. Bu park öğrencilerimiz, personelimiz ve ailelerinin ziyaretine her zaman, halkın ziyaretine de belli zamanlarda açık olacak şekilde düzenlenecektir.
9- Kampüste Yaşam; Sanat, Kültür, Spor ve Sosyal Hayat
Kampüs aynı zamanda bir yaşam merkezidir. Bu yaşam merkezinde barınmayı tercih eden personelimiz tarafından zaman zaman lojman sorunu dile getirilmektedir. Bu konuda adil ve şeffaf bir yaklaşım üzerinde çalışmalıyız. Kreş ve Anaokul sorunları, önemsediğim ve ivedilikle çözüme kavuşturacağımız hususlar arasında yer almaktadır. Kampüste yaşam kalitesinin Üniversitemizin cazibeli olmasının ön koşulları arasında yer aldığını düşünmekteyim. Kampüs içinde personelimiz ve aileleri için “Hobi Atölyeleri” kurmayı düşünüyorum. Ayrıca, bir “Çocuk Korosu” ve bir “Yetişkinler Korosu” kurulmasını destekleyeceğiz. Sergi açmak, konser düzenlemek konularında aktif olacağız. Uluslararası üne sahip yazar, gazeteci ve sanatçıları davet edip, konferans düzenleyip entelektüel hayata çeşitlilik getireceğiz. Yakında Fakülteye dönüşmesi için çalışacağımız Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu’nun altyapı ve ekipmanlarının yeterince kullanılmadığını tespit ettim. Bu alana yeni bir ivme kazandırmak için gereken desteği vereceğimizi belirtmek isterim.
10-Sonuç
Eğitimde kaliteyi önemseyen, Ar-Ge de yenilikçi bir yapılandırma odaklı, uluslararası açılımda iddialı, herkesin özlük haklarına saygılı, akademik ve idari personelin yaşam şartlarına duyarlı, katılımcı ve şeffaf bir yönetim konusunda kesinlikle kararlı, yönetim tecrübesi yüksek bir Rektör adayı olarak desteklerinizi bekliyor, şimdiden teşekkür ediyorum.
Saygılarımla,
Prof. Dr. Cafer Özkul